8 Şubat 2013 Cuma

Vazgeçiş...


            Çoğu zaman alışkanlıklar birer vazgeçiştir. Tepki vermek hoşa gitmese de sağlıklı bir davranıştır. Tepkinin bittiği yerde vazgeçiş başlamıştır.
                En doğal tepki çocuklukta verilen tepkidir, direkt, dolandırmadan, bütün çıplaklığıyla, Çoğunlukla, ergenlikte iletişimsizliğin kökeninde yatan neden de çocuklukta gösterdiği tepkiye bulamadığı ilgidir.
           Vazgeçme eylemi alışmakla karıştırılır çoğu zaman. Ayırt etmek neredeyse olanaksızdır, ancak sonuçta farkedilebilir. Olumlu ilişkinin temeli olumlu iletişimden, olumlu iletişimin  temeli ise özveriden geçer.  Özveride bulunmadan tek taraflı çaba bir süre sonra alışkanlık gibi görünen vazgeçişle sonuçlanır...

admin
                

Bazen kendimizin en amansız düşmanıydık, kendi ruhumuza inat giden bir kovboy misali..

Bazen kendimizin en amansız düşmanıydık, kendi ruhumuza inat giden bir kovboy misali.. Huzursuzduk, bazı şeylerden hoşlanmazdık... Dans edenleri sevmezdik, kendin yapamıyorsan eğer başka insanların dans etmesini seyretmek sevimsizdi, sıkıcıydı. Toplumun verdiği seyirci rolü bizleri çok bunaltmıştı. Belki de bu bizim kendi zarafetimizdi (....) aldırmazlık...

Bizim çağımızda gençken mutsuz olmak verimliydi, ders alırdık.
Yeni yeni keşfediyorduk Werther'in acılarını. Doğru acılar, doğru yargılar, doğru yerde gerekliydi bizim için. Deneyimleri, yanlış yargılamalar sayesinde elde ederdik. Bizim için her yanlışın, her mutsuzluğun bir doğru dokusu vardı.

Kendinden biraz verirsen kazanacağın çok şeyin vardı. Bizim için yarım bir hayat, hiç olmayan hayattan iyiydi.

ö,

7 Şubat 2013 Perşembe

Harfleri ve cümleleri bir sihirbaz gibi kullanmak istedim hep.....

Harfleri ve cümleleri bir sihirbaz gibi kullanmak istedim hep, gizli kalmak istedim, kelimelerdeki her derinlikte birilerinin boğulmasını istedim, belki bazı nesnelerin, insanların beni anlamasının tek yolu buydu, birileri boğulmalıydı. birileri bazı şeyleri hissetmeliydi. zaman geçtikce ustalaşan bir sihirbazın artık kendini bile kaybettiği o kördüğümdeyim. şimdi bütün provalar, sahneler, şapkadaki tavşan, sarhoş seyirci.. inanın hepsi boş. en güzel şov insanın kendini kaybetmesi değil, insanın kendini hep içinde saklamasıydı. böyle bir umutsuz çağda bir şeyleri kaybedip bulmanız çok zor, kaybetmeye meyilli bir ruhunuz varsa koruyun onu, saklayın. sihirbazlık bazı insanlara göre değil.

https://www.facebook.com/OzgrBacaksiz

Bizim kalbimiz hep kırıktır çocuk... Ama, yine de eksik etmeyiz Sol cebimizden ''umudu. '' ____N.Hikmet____


Fotoğraf: Yusuf Purut

1 Şubat 2013 Cuma

“Hiçbir yere taşmıyorum, kendime sızıyorum yalnız. Ben dediğim, koskocaman bir oyuk.” —Edip Cansever


Hint felsefesinin 4 kuralı:

KURAL 1: “Karşına çıkan kişiler her kimse, doğru kişilerdir. Bunun anlamı şudur, hayatımızda kimse tesadüfen karşımıza çıkmaz.
Karşımıza çıkan, etrafımızda olan herkesin bir nedeni vardır, ya bizi bir yere götürürler ya da bize bir şey öğretirler.”

KURAL 2: “Yaşanmış olan her ne ise, sadece yaşanabilecek olandır. Hiç bir şey, hem de hiç bir şey yaşadığımız şeyi değiştiremezdi. Yaşadığımızın içindeki en önemsiz saydığımız ayrıntıyı bile değiştiremeyiz. ‘Şöyle yapsaydım, böyle olacaktı’ gibi bir cümle yoktur. Hayır, ne yaşandıysa, yaşanması gereken, yaşanabilecek olandır, dersimizi alalım ve ilerleyelim diye. Her ne kadar zihnimiz ve egomuz bunu kabul etmek istemese de, hayatımızda karşılaştığımız her olay, mükemmeldir.”

KURAL 3: “İçinde başlangıç yapılan her an, doğru andır. Her şey doğru anda başlar, ne erken ne geç. Hayatımızda yeni bir şeyler olmasına hazırsak, o da başlamaya hazırdır.”

KURAL 4: “Bitmiş olan bir şey bitmiştir. Bu kadar basittir. Hayatımızda bir şey sona ererse, bu bizim gelişimimize hizmet eder. Bu yüzden serbest bırakmak, gitmesine izin vermek ve elde etmiş olduğun bu tecrübeyle ileriye doğru bakmak daha iyidir.”

Şımaracak kimsen kalmayınca hayat seni kocaman bir adama çevirir.