30 Temmuz 2012 Pazartesi

AY KARANLIK __Ahmed Arif__



Maviye
Maviye çalar gözlerin
Yangın mavisine
Rüzgarda asi.
Körsem
Senden gayrısına yoksam
Bozuksam
Can benim, düş benim
Ellere nesi?
Hadi gel
Ay karanlık...

İtten aç
Yılandan çıplak
Vurgun ve bela
Gelip durmuşsam kapına
Var mı ki doymazlığım?
İlle de ille
Sevmelerim
Sevmelerim gibisi?
Oturmuş yazıcılar
Fermanım yazar
N'olur gel
Ay karanlık...

Dört yanım puşt zulası
Dost yüzlü
Dost gülücüklü
Cigaramdan yanar.
Alnım öperler
Suskun, hayın, çıyansı.
Dört yanım puşt zulası
Dönerim dönerim çıkmaz.
En leylim gecede ölesim tutmuş
Etme gel
Ay karanlık...


Şu yalan dünyanın sonu hiç imiş, Akşam gelip konan, sabah göç imiş... | Pir Sultan Abdal|

Sana bir işin başarılamayacağını söyleyecek binlerce insan var.

"Sana bir işin başarılamayacağını söyleyecek binlerce insan var. Felaket tellallığı yapacak binlerce insan var. Seni yutmayı bekleyen tehlikeleri, sana birer birer gösterecek binlerce insan var. Ama sen yüzündeki gülümsemeyle ceketini çıkar ve yola koyul. Başarılamayacak şeyle uğraşırken şarkılar söyle ve başar." 

Edgar A. Guest

28 Temmuz 2012 Cumartesi

Ben sadece kendimim… & Osho



Bir sabah adamın biri beni görmeye geldi. Ve “Sen ermişsin,” dedi.

“Haklısın,” dedim.
O orada otururken, bana karşı olan bir adam geldi ve o da; “Sen şeytan gibisin,” dedi. “Haklısın,” dedim.
İlk adam biraz endişelendi. Ve araya girdi: “Nasıl yani? Bana haklısın dedin.
Bu adama da haklısın diyorsun. …İkimiz birden… haklı olamayız.” Konuşmaya başladım.
“Sadece ikiniz değil, milyonlarca insan benim hakkımda haklı olabilir. Çünkü benim hakkımda söyledikleri her şeyle, aslında kendilerini anlatıyorlar. Beni nasıl bilebilirler? Bu imkansız. Onlar daha kendilerini tanımamış. Söyledikleri her şey kendi yorumları.”
Bunun üzerine adam sordu: “O zaman sen kimsin? Eğer benim yorumum, senin ermiş olduğun ise, onun yorumu senin şeytan olduğun ise, sen kimsin?”

“Ben sadece kendimim. Kendim hakkında bir yorumum yok. Buna bir ihtiyaç duymuyorum. Sadece kendim olduğum için, bu ne anlama gelirse gelsin çok mutluyum. Kendim olmak bana yetiyor.”

Osho

“Güven tek kullanımlıktır!…” |Üstün Dökmen|


Bahaneler sadece kişiyi körleştirir. Azim ise yaşatır.


27 Temmuz 2012 Cuma

Bir güzellik yap kendine. & ~Paul Auster~

Bir güzellik yap kendine.
Sadece sahip olduklarını düşün, mutlu ol onlarla.
Bırak sahip olamadıkların üzülsün senin olmadıklarına..

Bir güzellik yap kendine.
Keşkeleri hiç düşünme.
Bırak keşkeler üzülsün senin seçimlerine..

Bir güzellik yap kendine.
Sevdiklerinin sevgisini büyüt içinde.
Bırak sevmediklerin üzülsün kalbinde yerleri yok diye..

Bir güzellik yap kendine.
Kimseleri sevmediğin kadar, kendini sev sadece.
Bırak seni sevmeyenler üzülsün;
Yüreklerine sığamayacak kadar büyüksün diye..

”Şefkat öyle bir dildir ki, sağır da işitebilir, kör de okuyabilir.” Mark Twain


Richard Bach - Martı


‎''Yaşam, bağrında taşıdığı olanaklardan ötürü ne büyük bir anlam yüklüydü! Balıkçı teknelerini bezginlikle izlemenin ötesinde çok şey vaat ediyordu artık. Yaşamın da bir amacı olmalıydı. Kendimizi bilgisizlikten arındırabilir; akıl, bilgi ve yücelik içinde özümüzü yeniden kazanabiliriz. Özgür olabiliriz. Uçmayı öğrenebiliriz.''


24 Temmuz 2012 Salı

Dostlar Irmak Gibidir & CAN YUCEL


Dostlar ırmak gibidir.
Kiminin suyu az kiminin çok..
Kiminde elleriniz ıslanır yalnızca
Kiminde ruhunuz yıkanır boydan boya.


İnsanlar vardır; üstü nilüferlerle kaplı
Bulanık bir göl gibi...
Ne kadar uğraşsanız görünmez dibi.
Uzaktan görünüşü çekici aldatıcı
İçine daldığınızda ne kadar yanıltıcı...
Ne zaman ne geleceğini bilemezsiniz;
Sokulmaktan korkarsınız güvenemezsiniz!



İnsanlar vardır; derin bir okyanus...
İlk anda ürkütür korkutur sizi.
Derinliklerinde saklıdır gizi
Daldıkça anlarsınız daldıkça tanırsınız;
Yanında kendinizi içi boş sanırsınız.


İnsanlar vardır coşkun bir akarsu...
Yaklaşmaya gelmez alır sürükler.
Tutunacak yer göstermez beyaz köpükler!
Ne zaman nerede bırakacağı belli olmaz.
Bu tip insanla bir ömür dolmaz.


İnsanlar vardır; sakin akan bir dere...
İnsanı rahatlatır huzur verir gönüllere.
Yanında olmak başlı başına bir mutluluk.
Sesinde görüntüsünde tatlı bir durgunluk.



İnsanlar vardır; çeşit çeşit tip tip.
Her biri başka bir karaktere sahip.
Görmeli incelemeli doğruyu bulmalı.
Her şeyden önemlisi insan insan olmalı...


İnsanlar vardır; berrak pırıl pırıl bir deniz.
Boşa gitmez ne kadar güvenseniz.
Dibini görürsünüz her şey meydanda.
Korkmadan dalarsınız sizi sarar bir anda.
İçi dışı birdir çekinme ondan.
Her sözü içtendir her davranışı candan...

CAN YUCEL

Gerçek ve yararlı düşünceler ölmez...


‎''Yararlı olmak ve bir başkasına yanıldığını göstermek istediğimizde, o kişinin söz konusu şeyi hangi açıdan ele aldığını gözlemlememiz gerekir, çünkü genelde bu şey o açıdan bakıldığında doğrudur. Bu gerçeği kabul etmeli, ancak bunun hangi açıdan yanlış olduğunu görmesini sağlamalıyız. Karşımızdaki bundan mutluluk duyacak, çünkü yanılmamış olduğunu, tek eksikliğinin bütün açılardan görememek olduğunu anlayacaktır. Çünkü her şeyi görmemesinden ve ele aldığı açıda doğal olarak yanılabilmesinden kaynaklanır.''


Blaise Pascal - Düşünceler -

23 Temmuz 2012 Pazartesi

Evrensel bir nimet olan sessizlikten zevk alabilenler, dünyanın en mutlu kişileridir. Charlie Chaplin


“Çocukken; herşeyin sahibi olmak için büyümek isterdik. Büyüdük; şimdi herşeyden uzak olmak için hep çocuk kalmak istiyoruz..“ |Paulo Coelho|

Hal ehli olmayan bilir mi halden... & Âşık Hüdaî


Faydası olmayan bahardan yazdan
Yüce dağ başının kışı makbuldür
Cahilin ettiği sohbetten sözden
Ariflerin hayal düşü makbuldür

Lokma yeme muhannetin elinden 
Kurtulaman sonra acı dilinden
Namertlerin kaymagından balından
Merdin kuru yavan aşı makbuldür

Hüdayim konuşur bir ince dilden
Hal ehli olayan bilirmi halden
Görgüsüz duygusuz bilgisiz kuldan
Ölülerin mezar taşı makbuldür.

| Ataol Behramoğlu |







Dostları özlemle kucaklamayı unutma.
Çocuk sevmeyi çiçek koklamayı unutma.
En zorlu anındayken bile kavganın,
Gökyüzüne bakmayı unutma.


Siz kendi elinizle teslim etmedikçe, kimse kendinize olan saygınızı elinizden alamaz. & Mahatma Gandhi


İnsanları yalan söylediklerinde dinlemeyi severim... Çünkü olmak istedikleri ama olmadıkları insanları anlatırlar.... ____Tolstoy____


20 Temmuz 2012 Cuma

Sen & Nazım Hikmet RAN




sen esirliğim ve hürriyetimsin,  
çıplak bir yaz gecesi gibi yanan etimsin,  
sen memleketimsin.  

Sen ela gözlerinde yeşil hareler,  
sen büyük, güzel ve muzaffer  
ve ulaşıldıkça ulaşılmaz olan hasretimsin...

19 Temmuz 2012 Perşembe

Minnet Eylemem & Nesimi





Har içinde biten gonca güle minnet eylemem
Arabi farisi bilmem dile minnet eylemem
Sırat-i müstakim üzre gözetirim rahimi
İblisin talim ettiği yola minnet eylemem

Bir acayip derde düştüm herkes gider kârına
Bugün buldum bugün yerim hak kerimdir yarına
Zerrece tamahım yoktur şu dünyanın varına
Rızkımı veren hüdadır kula minnet eylemem

Oy nesimi can nesimi ol gani mihman iken
Yarın şefaatlarım ahmed-i muhtar iken
Cümlenin rızkını veren ol gani settar iken
Yeryüzünün halifesi hünkara minnet eylemem



Çünkü nihai olarak sadece içindeki öz seninle birlikte kalır. & OSHO


Geçmiş sana anılar, deneyimler, beklentilerden oluşan rüşvetler verir. Bütün bunlar bir araya gelince seni akıllı yapar, ama net olamazsın. Seni kurnaz yapar, ama zeki olamazsın. Bu dünyada başarılı olmanı sağlayabilir, ama varlığının derinliklerinde başarısız olursun. Ve en sonunda yüzleşeceğin başarısızlık karşısında, bu dünyanın bütün başarıları hiçbir şey ifade etmez. Çünkü nihai olarak sadece içindeki öz seninle birlikte kalır. Diğer her şey kaybolur: Başarıların, gücün, adın, şöhretin, hepsi birer gölge gibi kaybolur. Sonunda seninle kalan tek şey başlangıçta getirdiğindir. Bu dünyadan, sadece getirmiş olduğun şeyi götürebilirsin.

Marc Levy - Keşke Gerçek Olsa



'Her sabah uyandığımızda, günlük seksen altı bin dört yüz saniyelik kredi açılıyor bize; akşam yatağa yattığımızda yarına hiç bir şey kalmıyor, gün içinde yaşanmayan kaçmış, dün bitmiş oluyor. Her sabah bu büyü yeniden başlıyor, hesabımıza yeniden yaşamın seksen altı bin dört yüz saniyesi yatırılıyor ve şu değişmez kuralla oynuyoruz: banka, önceden uyarmadan, istediği zaman hesabımızı kapatabilir: yaşam her an bitebilir. Öyleyse, günlük seksen altı bin dört yüz saniyemizi ne yapıyoruz? yaşamın saniyeleri, dolarlardan çok daha önemli değil mi? 

18 Temmuz 2012 Çarşamba

Paulo Coelho - Elif


Doğduğumuz andan ölene kadar hayatımız sürekli bir yolculuktur. Manzara değişir, insanlar değişir, ihtiyaçlar değişir; ama tren hep ileri gider. Hayat bir trendir, tren istasyonu değil. 

Kendini İzlemek... Özgür BACAKSIZ


''Hiçbir şey insanın kendini izlemesi kadar endişe verici olamaz, kendimi izlerken ürktüğüm o izlenimi hiçbir gözleme değişmem. Alelacele gidişlerin kokusu, toplumdaki yerim, acılarım, duygularım.. İnsanın kendisini izlemesi acı bir seyahat. Bildiğimden daha kötüyüm, ''sen bu değilsin'' diyesim gelir. Maskeler, yalan söylemler, hayatlar. Hepsi çok farklı. Göze çarpmamak isterdim, kimseye gözükmemek isterdim. Kendi izlenimde kendime çarpıyorum artık. 

Ve bu yüzden bilmek her zaman en iyisi değildir ve sorduğunuz hiçbir soru masum değildir. ''

Yaşamak güzel şey doğrusu & Melih Cevdet ANDAY


Yaşamak güzel şey doğrusu
Üstelik hava da güzelse
Hele gücün kuvvetin yerindeyse
Elin ekmek tutmuşsa bir de

Hele tertemizse gönlün
Hele kar gibiyse alnın
Yani kendinden korkmuyorsan
Kimseden korkmuyorsan dünyada
Dostuna güveniyorsan
İyi günler bekliyorsan hele
İyi günlere inanıyorsan
Üstelik hava da güzelse
Yaşamak güzel şey

Çok güzel şey doğrusu.


Ruhsuz Sesler


            Sevgi, saygı, hoşgörü ve samimiyete dayalı iletişim en sağlıklı iletişim şeklidir. En büyük toplumsal problemimiz ise iletişimsizliktir. Sadece konuşmak iletişim kurmak demek değildir. Bazen konuşmadan da iletişim kurulabilir. İletişim sadece konuşmak demek olsaydı, lal olan insanların iletişimsiz olduğunu kabul etmemiz gerekirdi.  En büyük iletişim aracı konuşarak yapılan iletişimdir eğer bu iletişim yönteminin içinde, sevgi, saygı, hoşgörü ve samimiyet yoksa bu konuşmanın iletişim olduğunu söylemek olanaksızdır... Bu sadece ruhsuz sesler topluluğudur.
            Çok üzülerek söylüyorum ki, toplumumuzdaki konuşularak yapılan iletişimlerin %90’ı ruhsuzdur. Ruhu olmayan, sadece çıkar ilişkilerine dayanan iletişimler de doyumsuzdur. İnsanı duygusal anlamda tatmin etmez. İnsanoğlu, sevgiye yemek içmek kadar ihtiyaç göstermektedir ancak yine de önemsenmeyen, görmezden gelinen bir durumdur sevgi ihtiyacı. Çoğu zaman dile bile getirilmez, aşağılanma, güçsüzlük olarak algılandığı için önemsenmez, ihtiyacım yok görüntüsü verilerek gizlenir ruhun bir köşesine. Hâlbuki sevgi olmayan yerde hiçbir şeyin anlamı yoktur...          

Sevgi...


Asla kaybetmekten korkarak, sırf inanmak istediğin için karsındaki insanin sevgi sözcüklerine inanma.

Sevgi insanin kalbindedir, gözlerindedir, davranışlarındadır, ses tonundadır, sana verdiği önemde ve değerdedir, senin için yaptığı fedakârlıklardadır. 

İnsanlar çok kısa zamanda sevgi sözcüklerini umarsızca dağıtmaya başlarlar.

Bunları dinle ama gerçek sevgiyi karsındakinin davranışlarına bakarak bul.

İnanmak istediğin için değil gerçek olduğu için karsındaki insanin sözlerine inan...

Çocuğuna küçük şeylerden zevk almasını öğreten, Ona büyük bir servet bırakmış olur...! Etienne Gilson


Nazım Hikmet Ran





En güzel deniz:
Henüz gidilmemiş olanıdır.
En güzel çocuk:
Henüz büyümedi.
En güzel günlerimiz:
Henüz yaşamadıklarımız.
Ve sana söylemek istediğim en güzel söz:
Henüz söylememiş olduğum sözdür...

17 Temmuz 2012 Salı

Konfüçyus & Sağlam Karakterli İnsanın Dokuz Özelliği Vardır;




Baktıklarında berrak görürler.
Dinlediklerinde iyi duyarlar.
Görünüşleri sıcaktır.
Davranışları saygı yüklüdür.
Konuşmaları doğrudur.
İşlerini ciddi yaparlar.
Kuşku duyduklarında doğru soru sormasını bilirler.
Öfkelendiklerinde nedenini düşünürler.
Kazandıklarında adaleti düşünürler.

~Tolstoy~


Şu gerçeği unutmayın; Tek önemli vakit vardır, içinde bulunduğunuz an. O an en önemli vakittir, çünkü sadece o zaman elimizden bir şey gelebilir. En önemli kişi, kiminle beraberseniz odur. Zira, hiç kimse bir başkasıyla ,bir daha görüşüp görüşmeyeceğini bilemez. Ve en önemli iş iyilik yapmaktır, Çünkü insanın bu dünyaya gönderilme sebebi budur.

Gençlik Güzel Şey & Hermann Hesse




Tek başıma ilerlerken aklıma geldi, bugüne kadar gerçekte bütün yolları böyle yalnız yürümüştüm; gezintilere tek başıma çıktığım gibi, yaşamımın bütün adımlarını tek başıma atmıştım. Dostlar, akrabalar, iyi konuşup görüştüğüm tanıdıklar, sevgililer hep benimle beraber olmuş, ama asla beni bütünüyle sarıp sarmalayamamış, hiçbir zaman içimdeki boşluğu dolduramamışlar, izlediğim yollardan ayırarak başka yollara çekip alamamışlardı.

OSHO


‎''Bu koca dünyada ne elde edebilirsin? Yanında ne götürebilirsin? Adını mı, itibarını mı, saygınlığını mı? Paranı, gücünü mü; neyi? Diplomanı mı? Hiçbir şey götüremezsin. Her şeyi burada bırakmak zorundasın. İşte o anda, sahip olduğun her şeyin aslında senin olmadığını anlarsın: Sahip olma fikri temelden yanlıştı. Ve sahip olduğun o şeyler yüzünden de çürümüş durumdasın. O sahipliği arttırmak için; daha fazla para, daha fazla güç, kendinin dahi doğru olduğunu söyleyemeyeceğin şeyleri yaptın. Yalan söylüyordun, dürüst değildin. Yüzlerce farklı role büründün. Bir an için bile ne kendine, ne de başkalarına dürüst olmadın. Sahte, gerçek dışı ve rol yapan biri olmak zorunda kaldın; çünkü bu dünyada başarılı olmana yardımcı olacak şeyler bunlardı... ''

15 Temmuz 2012 Pazar

Neyzen Tevfik & Felek



Yamansın her zaman aldattın beni, 
Kâh düşürdün kâhi kaldırdın felek! 
Mecnun'sun diyerek Leylâ peşinden, 
Issız vâdilere saldırdın felek! 

Rehbersin dedin ben ise kördüm, 
Elimle başıma çok çorap ördüm. 
Kendimi bıraktım âlemi gördüm, 
Hesapsız günahlar aldırdın felek! 

Şifadır dedin zehir tatdırdın, 
Gençliğin okunu boşa attırdın, 
Körlerin yurdunda ayna sattırdın, 
Çıkmaz sokaklara daldırdın felek! 

Barışmadı gönlüm merd ile zenle, 
Ne bir iş bilenle, ne boş gezenle 
Hicran köşesinde bozuk düzenle, 
NEYZEN'e her telden çaldırdın felek! 

Ömer Hayyam


Gençlik bir kitaptı,
Okuduk bitti;
Canım bahar geçti çoktan,
Kış şimdi.
Hani sevincin,
O cıvıl cıvıl kuş?
Nasıl, ne zaman geldi,
Nasıl gitti?


14 Temmuz 2012 Cumartesi

Meral Okay Yaman Okay'ı anlatıyor...


Bir gün evi düzenlerken fark ettim. Bir de baktım ki, benden çok Yaman''ın eşyaları var...Küçük küçük poşetlerle sızmıştı. Aşk bir sızma halidir... Yaman o kadar temiz bir adamdı ki ona kızamazdınız. Bir o kadar da yiğitti. Ben derdim ki; bu adam ne zaman yorulacak! Meğer acelesi varmış...Herşeyi o kadar yoğun, hızlı ve coşkulu yaşıyor ve yaşatıyordu ki büyüleyici bir şeydi bu. Ben köşeleri çok olan bir insandım. Yaman beni eğitti... Aşk kendinden vazgeçme halidir, kendi benliğini ezmeden ''biz'' olabilme halidir...İnsan egosu denetlenmesi en güç şeydir. Bunu ancak aşk becerebilir, sadece aşk ile üstünden atlayabilirsiniz... Biz birbirimize karşı çok saygılıydık... Eee bazen de sıkılırdık, hele üç beş aydır bir aradaysak birbirimizin gözüne bakardık, önce kim gidecek diye, böyle nefes molaları da verirdik... Döndüğümüzde yepyeni bir enerji ve hasret bekliyor olurdu bizi... Aşk bazen de bir kıyamama halidir... Şunu çok açık yüreklilikle söyleyebilirim, o benden daha iyi bir insandı...O kadar bebek, o kadar adam, o kadar temiz, onun kadar beklentisiz, onun kadar temiz yaşamayı öğrenmeye çalıştım. Buradan bir öğretmen öğrenci ilişkisi anlaşılmasın...O, o kadar ahlaklı ve temizdi ki, yaşam biçimi ve duruşu karşısında başka türlü olamazdınız. Onun yanında kirli kalamazdınız. Böyle bir şölen gibi, bir lunapark gibi sevdalık yaşayınca bu görkemi taşımayan her şey bir çadır tiyatrosu gibi geliyor insana...Bu ateşle yanma hali o kadar derinden, için için yanıyor ki, dönüp bir başka ölümlüyü yakmaya içi elvermiyor insanın...Yaman’la her günümüz sevgililer günüydü...Eşine bu kadar çok çiçek getiren bir adamı daha analar doğurmamıştır...Biz birçok defa sabah uyanıp birlikte gün doğumunu seyreder, ne bileyim çingene vapuruna binip sabah erken boğaz’ı turlardık.Bugün eksik olan ne? Bu topraklarda eksik aşk ve mutluluk kutsanmaz, ayrılık ve acı kutsanmıştır... Birlikteliklerdeki tutku kutsanmaz da, ayrılıklardaki tutku kutsanır hep...Yaralarıyla mutlu olmaya daha yatkın bir kültüre sahibiz biz.. 

Cahil olanların merhameti ve lütfu azdır. Cahil kimsenin yanında kitap gibi sessiz ol. Çünkü cibilliyetsize ilim öğretmek, eşkıyanın eline kılıç vermektir. -Mevlana-


Nerede bir türkü söyleyen görürsen, korkma yanına otur... Çünkü kötü insanların türküleri yoktur...


13 Temmuz 2012 Cuma

Karlı Kayın Ormanı



Karlı kayın ormanında
yürüyorum geceleyin.
Efkârlıyım, efkârlıyım,
elini ver, nerde elin?
Ayışığı renginde kar,
keçe çizmelerim ağır.
İçimde çalınan ıslık
beni nereye çağırır?

Memleket mi, yıldızlar mı,
gençliğim mi daha uzak?
Kayınların arasında
bir pencere, sarı, sıcak.

Ben ordan geçerken biri :
"Amca, dese, gir içeri."
Girip yerden selâmlasam
hane içindekileri.

Eski takvim hesabıyle
bu sabah başladı bahar.
Geri geldi Memedime
yolladığım oyuncaklar.

Kurulmamış zembereği
küskün duruyor kamyonet,
yüzdüremedi leğende
beyaz kotrasını Memet.

Kar tertemiz, kar kabarık,
yürüyorum yumuşacık.
Dün gece on bir buçukta
ölmüş Berut, tanışırdık.

Bende boz bir halısı var
bir de kitabı, imzalı.
Elden ele geçer kitap,
daha yüz yıl yaşar halı.

Yedi tepeli şehrimde
bıraktım gonca gülümü.
Ne ölümden korkmak ayıp,
ne de düşünmek ölümü.

En acayip gücümüzdür,
kahramanlıktır yaşamak :
Öleceğimizi bilip
öleceğimizi mutlak.

Memleket mi, daha uzak,
gençliğim mi, yıldızlar mı?
Bayramoğlu, Bayramoğlu,
ölümden öte köy var mı?

Geceleyin, karlı kayın
ormanında yürüyorum.
Karanlıkta etrafımı
gündüz gibi görüyorum.

Şimdi şurdan saptım mıydı,
şose, tirenyolu, ova.
Yirmi beş kilometreden
pırıl pırıldır Moskova...

Nazım Hikmet

5 yaşındaki kızıma, “Hadi savaşları durduralım” dedim, “Hadi baba” dedi.




‎"5 yaşındaki kızıma, “Hadi savaşları durduralım” dedim, “Hadi baba” dedi.

25 yaşındaki yeğenime “Hadi savaşları durduralım” dedim, “Nasıl?” dedi.
Arkadaşım var 35 yaşında, “Hadi savaşları durduralım” dedim, dedi ki “Oğlum bir kere de akıllı bir şey söyle”. 
Annem 60 yaşında, dedim ki “Anne hadi savaşları
durduralım”, o da “Oğlum bırak bu işleri, sigortalı bir işe gir, çalış” dedi."

*Erdal Demirkıran*

Kötünün çekim gücü mü? Ama neden?!!!



            İnsanların karakterlerine yerleşmiş olan davranışlarının kökenini hep merak etmiş, acaba bu davranışın kökeninde ne var diye kendimce irdelemişimdir. Önceleri bütün davranışların kökeninde çocukluktaki yaşanmışlıkların ağırlıkta olduğunu düşünürken sonraları genlerin de aynı ölçüde etken olduğunu düşünmeye başladım. Şimdilerde ise acaba hangisi daha baskın diye kafamı yorar oldum.  
            Ölçümlere dayanmayan, soyut, olaylarla ilgili kesin karara varmak oldukça güç. Mesela insanı ikiyüzlü olmaya iten neden nedir acaba? Ya da yalan söylemeye, insanları üzerken sinsi bir mutluluk duymaya, intikam duygusuna ve birsürü şeye... Bütün bunların kökeninde öğrenilmişlik mi var yoksa genler mi, ya da her ikisi de mi, ya da hangisi daha etken?
            Toplumun çehresini benzer davranışları sergileyen insanların çokluğu belirler. Günümüzde ise olumsuz davranışların çoğunluk tarafından benimsendiğini söylemek abartı olmaz sanırım. Bu da toplumun yozlaştığı yargısını doğrular nitelikte.  Peki bütün bunlara neden nedir? Herkesin genleri birbirine mi benziyor, yoksa bütün aileler ağızbirliği mi ettiler çocuklarını yetiştirirken? Tamam sosyal etkileşim söz konusu, bu muhakkak ama bu bütün toplumu nasıl etkisi altına aldı? Hepsinden önemlisi bütün bunların önüne geçmenin yolu yok mu?
            Bütün bu soruları soruyor ve cevaplar veriyorum kendimce, bir süre sonra bulduğum cevabı yine yeni şeyler çürütüyor...
            İnsan davranışını incelemek ve davranışın kökenleri üzerine düşünmek hobilerim arasında. Bazı davranışların kökeninde yatan nedeni deneyim ve araştırmalarımla açıklayabiliyorken bazı davranışları anlamlandıramıyorum. İnsan nasıl olur da  basit şeyler uğruna bu kadar çok zaman ve enerjiyi harcar? Şaşkınlığa düşmeden edemiyorum.
            Yaşamda üzerine düşünülecek güzel davranış biçmleri varken neden insanlar kötüsünü seçer?  Neden mutlu olmak için değil de melankolik olmak için çaba sarfeder? Acaba bütün bunların insanları çeken bilinmeyen yanı nedir?
Kötünün çekim gücü mü???  Ama neden!!!




admin

12 Temmuz 2012 Perşembe

Öğrendim <<Yılmaz Değirmenci>>



Yaşam azıksız bir yolculuk

Adım adım yürümeyi öğrendim

Ne gereğinden fazla hızlı

Ne de fazla yavaş gitmeyi öğrendim

Başkalarının anlattıklarını dinlemeyi
Hayatıma uygulamayı öğrendim
Bunların hepsi saçmalık deyip
Alayına isyan etmeyi öğrendim

Hayaller kurdum,
İmkansız yoktur, tanımam dedim
Daha ilk denemede çuvallamayı öğrendim

Sevmeyi
Sevdiğimi içimde tutmayı öğrendim
Yeri geldi 
Yağmur gibi açılmayı öğrendim

Sevdiğimin beni sevmesini gördüm
Sevdiğim halde sevilmediğimi gördüm
En kötüsünün
Sevmediğim halde sevilmek olduğunu öğrendim

Pişman olmayı, 
İçimin kor kor yanmasını izledim
Ardından
Bununla da mutlu olunacağını öğrendim

İnanmayı, 
Ömrümü bir şeye adamayı seçtim
Ardından her şeyi sorgulamayı
Boşlukta askıda kalmayı öğrendim

Hedefler çizdim
Ömürlük idealler belirledim
Sonra hepsini 
Bir kalemde çizmeyi öğrendim

Canım, ciğerim dediğim
Bir insanın da ölebileceğini
Acısının çok acı
Boşluğunun hiç mi hiç
Doldurulamaz olduğunu öğrendim

Sevenleri gördüm bir ömür boyu vefayla
İlk fırsatta ihanet edenleri gördüm
İhanetin acısının 
Koskoca bir hayatı tükettiğini öğrendim

Özündeki çiğ sütü gördüm insanın
Ufacık bir çıkara tamah ederken
Güvenmemeyi öğrendim hiçbir zaman
Ama tüm ruhumla güvenebileceğim
Dostların bulunduğunu da öğrendim

Kâr eden insanlar oldu
Hüsrana uğrayanlar oldu etrafımda
Bugün verilen kararların
Yıllar sonraki etkisini gördüm
Bazen kaybetmenin kazanmak
Kazanmanın kaybetmek olduğunu öğrendim

Gerçek nedir, nedendir
Diye araştırdım her yerde
Gerçeğin içimde yaşadığını öğrendim
Üzülünce ağlar, sevinince gülerdim eskiden
Duyguların da yanıltıcı olduğunu öğrendim

Genç olduğumu anlamadan
Gençliğin tükendiğini anladım
Bir alevlik ömürde hiçbir şeyi
Abartmamak gerektiğini öğrendim

Şimdi sana el uzatıyorsam sevgili
Bil ki sana tüm öğrendiklerimle geldim.