23 Ağustos 2012 Perşembe

Biz acı çektikce daha yüce umutlar doğuyor ...

Sadece ucuz ve küçük bir refaha sahip olmak için çektiğim acımsı ıstıraplar her maneviyattan değerliydi. Gökyüzünden ve yalnız gecemizden başka ısınacağımız köşe başları hiç yoktu. Tüm bunlara rağmen bizim gibi sokak adamlarının hayatını alaya almak, eleştirmek daha acı gelirdi bize.

Hiç eksiği yokken erdemli olmak kolaydı. Topluma itiraz etmeyen tiplerin salgın burjuva virüslerine yakalandığımız günlerde, solarak can çekişmelerimiz ölüme biraz daha yakındı. Sesimizi duymayanların gürültülü ama pasif çığlıklarında içimizdeki yara biraz daha kabuk tutardı.

Duygu dolu varsayımlar hiçbir şeyi değiştirmezdi. Hissetme gücünü kaybettiğimiz sabah saatlerinde acımız katlanırdı. Bilirdik ki; gündüzler bizi anlamaz. Bir yudum güneş bile yararlı gelmezdi, çiçeklere dokunamazdık. Umutsuzluğun budağında gülücük sakladığımız o günler, ah o günler.... Biz acı çektikce daha yüce umutlar doğuyor , yaşama uğraşı ve yaşama sanatı daha ağır basıyordu. Bir çocuk

 gibi yeniden bağlanıyorduk umutlara, rast gele diyip açılıyorduk bilinmeyen denizlere...

Ve son kez anlıyorduk ki; Bir şeyler kurmak için inanmalı insan. Her şeyden önce, inanmalı..

Özgür Bacaksız

Hiç yorum yok: