''Kinizmin
çok yaygın olduğu bir dünya burası ve kinizm duygusal yakınlık, ilgi ve sevgiyi
tolere edemez. Sanırım şu özelliğimizi kaybettik – şefkat özelliğimizi.
Şefkatin ne olduğunu analiz etmeyin – o kolaylıkla analiz edilebilir. Sevgiyi
analiz edemezsiniz; sevgi beynin sınırları dışındadır; çünkü beyin bir algılama
aracıdır; tüm reaksiyon ve aksiyonun merkezidir ve biz bu sınırlı alanda barışı
ve sevgiyi bulmaya çalışıyoruz. Yani, düşünce sevgi değildir; çünkü düşünce
ister şu anda isterse de gelecekte olsun sınırlı olan deneyime ve yine her
zaman sınırlı olan bilgiye dayanır. Yani bilgi her zaman sınırlıdır. Ve beyinde
hafıza olarak bulunan bilgiye sahip oluruz ve bu bilgiden düşünce fışkırır.
Eğer bir kişi kendini incelerse, kendi düşünce, deneyim ve bilgi aktivitesine
bakarsa, bu çok basit ve kolay bir şekilde gözlemlenebilir. Bunu anlamak için
kitap okumanıza ya da uzman olmanıza gerek yoktur. Yani, ister şu anda isterse
de gelecekte olsun düşünce her zaman sınırlıdır. Ve biz tüm problemlerimizi, teknolojik,
dinsel ve kişisel problemlerimizi düşünce aktivitesi ile çözmeye çalışıyoruz.
Açıktır ki düşünce sevgi değildir; sevgi bir duyumsama ya da zevk değildir; o
arzunun bir sonucu da değildir. O tamamen farklı bir şeydir. Konu aslında
şefkat olan ve kendine özgü bir zekası bulunan sevgiye geldiğinde kişinin
kendisini, ne olduğumuzu anlaması gerekmektedir – analiz uzmanları yoluyla
değil; kendi üzüntülerimizi, kendi zevklerimizi ve kendi inançlarımızı
anlayarak.
Biliyorsunuz ki, dünyanın
neresine giderseniz gidin, insanlık, insanlar çeşitli nedenlerden dolayı acı
çekiyorlar; acıya, üzüntüye yol açan olay önemsiz olabileceği gibi çok çok
derin etkilere yol açan bir olay da olabilir. Ve dünyadaki her insan bunu ister
küçük ölçekte isterse de ölüm gibi çok feci bir olay şeklinde olsun mutlaka
yaşıyor. Ve üzüntü tüm insanlık tarafından paylaşılmaktadır; bu yalnızca sizin
ya da benim üzüntüm değildir; bu tüm insanlığın üzüntüsü, tüm insanlığın tedirginliği,
acısı, yalnızlığı, çaresizliği ve saldırganlığıdır. Yani, siz ve ben insanlığın
bir kısmını oluşturuyoruz; bizler psikolojik olarak insanlardan ayrı değiliz.
Kadın olabilirsiniz ya da bir erkek olabilirsiniz; uzun boylu, siyah, kısa
boylu vb. olabilirsiniz; fakat içsel olarak, psikolojik olarak ki bu çok daha
önemlidir, biz insanlığın bir kısmını oluşturuyoruz. Sizler insanlığın bir
parçasısınız ve eğer birbirinizi öldürürseniz, birbirinizle çatışma içine
girerseniz, kendinizi yok ediyorsunuz demektir. Eğer herhangi bir çarpıtma
olmadan çok çok dikkatli bir şekilde kendinize bakarsanız bunu
gözlemleyebilirsiniz. Dolayısıyla barış yalnızca, insanlıkta, sizin ve benim
içimde herhangi bir çatışma olmadığında ortaya çıkabilir.”
Krishnamurti