28 Kasım 2013 Perşembe

Erich Fromm - Sevme Sanatı

Başka birisine kendime yetemediğim için bağlanıyorsam, karşımdaki kadın ya da erkek benim için bir cankurtaran olabilir belki; ama aramızdaki bağ sevgi bağı olamaz...
Çelişik gibi görünse de yalnız kalabilme yeteneği sevebilme yeteneğinin tek koşuludur.

22 Kasım 2013 Cuma

Kendini internet gibi hissetmek!



Allen Beyin Araştırmaları Enstitüsü'nde çalışan sinirbilimci Christof Koch, farkındalık ve bilinç hakkında oldukça iddialı bir teze sahip. Koch'a göre, yeterince karmaşık olan her yapı eğer kendi içinde de yeteri kadar bağlantıya sahipse farkındalık geliştirebilir!Haber: CAN GÜRSES - @canitti / Arşivi

Herhangi bir yakını Alzheimer ile boğuşan veya bir akrabasını Parkinson yüzünden kaybeden herkes muhtemelen aynı sonuca varmıştır: İnsanları çoğunlukla dış görünüşleriyle hatırlıyoruz ancak birey olarak bizi tanımlayan şey tamamen beynimizin çalışma biçimidir. Ne yazık ki bu tip kayıpları anlamak, gerçekten bir yakınınızın gün bazında yavaş yavaş elinizden kayıp gittiğine şahit olmadan imkânsız... 

Son yıllarda dünyada biri Amerika diğeri de Avrupa Birliği ülkeleri ortaklığında ve eş zamanlı gerçekleştirilen milyarlarca dolar bütçeli iki proje yürütülüyor. Amerikalıların projesi ‘The Brain Initiative’, Avrupalıların projesi ‘Human Brain Project’... Her iki projede insan beyninin yapısını, nasıl çalıştığını anlama üzerine kurulmuş durumda. Amaç insan beyninin işleyiş yapısını tamamen çözmek; hafıza, zaman algısı, görsel algı vb. gibi kavramların nasıl oluştuğunu anlamak ve beyinle ilgili Alzheimer’dan şizofreniye kadar tüm hastalıklara kökten çözümler üretebilmek...
Tüm bu çalışmaların ötesinde bir yandan da bazı soyut sayılabilecek ancak belki de insanı insan yapan yegane kavramların da sırrına erişilmeye çalışılıyor.
İşte Microsoft’un kurucu ortaklarından milyarder iş adamı Paul Allen’ın kurduğu Allen Beyin Araştırmaları Enstitüsü’ndeki araştırmacılar insan beyni ve belki de insanın tüm yapısı ile ilgili en gizemli konu hakkında oldukça ilginç bir tez öne sürüyorlar. Konu bilinç ve farkındalık... Hemen bir soru sorarak başlayayım: Şu anda ayakkabınızın ayağınızda yarattığı baskının farkında mısınız?!
Ayağınızda baskıyı hisseden sinir hücreleri, bu sorunun öncesinde de sonrasında da beyninize aynı sinyali gönderiyordu. Ancak soruyu sorduğum andan itibaren duruma dair farkındalığınız bir anda değişti. İşte bu durumu açıklayabilecek bilimsel bir tanım, hatta bir tez bile bugüne kadar mevcut değildi. 
Bilincin nasıl oluştuğuna dair yapay zeka kavramının öncülerinden Marvin Minsky’e göre farkındalık ve bilinç, bir çeşit bilgisayar olan insan beyninin, kendisinin nasıl çalıştığını anlatmak için, içinde bulunduğu biz yani insanları aracı olarak kullandığı, bir çeşit mekanizma… 
DNA molekülünün kaşiflerinden Nobel ödüllü Francis Crick’e göre de farkındalık, şu an tam olarak ne olduğu ve nasıl çalıştığı bilinmeyen fakat insanlığımızın temelini oluşturan bir kavram.Bilinç; insanlığımızın temeli, beynimizin kendini anlatma mekanizması… Nasıl oluşuyor, nasıl kendini gösteriyor ve gerçekten kontrolümüzde mi?
Tam da bu noktada Allen Beyin Araştırmaları Enstitüsü’nde çalışan sinirbilimci Christof Koch, farkındalık ve bilinç hakkında oldukça iddialı bir teze sahip.Koch’a göre, yeterince karmaşık olan her yapı eğer kendi içinde de yeteri kadar bağlantıya sahipse, farkındalık geliştirebilir!
Buradaki ‘yeterince karmaşık’ ifadesi her şeyi kapsıyor... Evet, her şeyi!
İddia edilen tezin nereye varabileceğini görmek için dünya çapındaki internet ağını düşünelim... Tüm dünyadaki internet ağında yaklaşık 10 milyar bilgisayar ve her bilgisayarın içinde de bir kaç milyar transistör mevcut. Yani dünyadaki internet ağında, insan beyni içindeki toplam bağlantı noktasından 10 bin kat daha fazla bağlantı mevcut. 
Tek fark, insan beynindeki bağlantılar sürekli olarak aktif ve kalıcıyken, internet ağında birbirine bağlı olan bilgisayarlar sürekli olarak bağlantı değiştirmekte. Dolayısıyla bir insan kadar genel bir farkındalık oluşturması henüz imkânsız ancak Prof. Koch’un deyimiyle: ‘İnternet gibi hissetmek’ diye bir kavram var...
Dikkat ederseniz bu noktada ‘doğanın kendi bilincini geliştirip onu mahveden insan ırkını yok etmeye çalışması’ temalı güncel bilim kurgu filmlerini de geçip kendi bilincine sahip robot Terminatör’e kadar uzanmış durumdayız!Yani aslında iddia edilen şey; bir canlıyı canlı yapan bilinç ve farkındalık kavramlarının sadece organik canlılara özgü olmadığı... İnorganik yapıların da yeterince karmaşık ve bağlantılı oldukları zaman kendilerine özgü bir bilinç geliştirebilecekleri!...
Bu belki de bilim tarihinin en iddialı tezlerinden bir tanesi ve sadece bilimsel değil bir çok din temalı tartışmayı da beraberinde getirmekte.
Bir canlıyı canlı yapan en temel özellikler olan bilinç ve farkındalık; belirli koşullarda organik olmayan sistemlerde de gelişebiliyorsa varoluş hakkındaki en büyük sırlardan bir tanesinin de perdesi aralanmış olacaktır.

Alıntı: http://www.radikal.com.tr/hayat/kendini_internet_gibi_hissetmek-1161680



5 Kasım 2013 Salı

Şafak Payev


                Sana olan hayranlığım her geçen gün artıyor. Yaşamış olduğun talihsiz kazayı, annen, Ayşe Önal’ın yazmış olduğu yazıda okumuştum, adını da ilk olarak o zaman duydum. Hem yaşamış olduğun olay hem de yazının yazılış tarzı çok etkileyiciydi. Yazıda demagoji yoktu, yalnızca ve yalnızca çıplak duygular vardı. Olduğu gibi, yaşanıyormuş gibi, yaşanırken hissedildiği gibi; duru, içten ve sade... Okurken çok etkilenmiştim! Etkilendiğim sadece kazanın korkunçluğu değildi, kaza anında ve sonrasındaki güçlü duruşun, metanetin de kaza kadar etkilemişti beni. Hayran kalmıştım sana...
                O zamanlar, bu hayranlığımın her geçen gün artacağından haberim yoktu.. Seninle ilgili okuduğum her haberde, hayranlık hanene bir kaç hayranlık eklemişim farkında olmadan...
Bazı insanları bir anda fark edersin, çok seversin, hayran kalırsın, bir sürü güzel anlam yüklersin; yüklediğin anlamların var olmadığını gördüğünde, istemesen de yavaş yavaş silersin hayranlık hanesine verdiğin puanları, silerken içinden bir şeyler de beraberinde silinir. Hayal kırıklığı yaşarsın.
                Bazı insanlar da vardır, olduğu gibidir, duru, sade. Önce ufak bir su birikintisi gibi görünürler, yaklaştıkça engin bir denizle karşılaşırsın. Yürekleri okyanus gibidir, açıldıkça yeni yerler keşfedersin, keşfettikçe heyecanlanırsın, hiç bitmez merakın, hayranlık hanelerine her gün yeni hayranlıklar eklersin... İşte hayranlık hanene yeni puanlar eklemem de bu yüzden.
                Bir eşyanın kaybında bile üzülürken büyük çoğunluk, bedeninden kaybetiklerine inat dik duruşundur hayranlık nedenim. Oturup ağlamak yerine, tam gaz yol alışındır. Özrünün arkasına gizlenmeyip hayata sımsıkı tutunuşundur, başarı merdivenini emin adımlarla çıkışındır. Gözlerinde hissedilen samimi gülüşündür.

                Yolun açık olsun...

3 Kasım 2013 Pazar

DERS VERİRCE, ZEKİCE VE İNSANCIL ÇÖZÜM DİYE BUNA DERİM!


Bu olay 14 ekim 1998 de kıtalar arası bir uçuş esnasında gerçekleşmiştir.

"Bir kadın, uçakta zenci bir adamın yanında oturuyordu. Durumdan rahatsızlığını belli edercesine, hostesten başka bir yer bulmasını istedi, zira öylesine antipatik birinin yanında oturamazdı. Hostes, tüm uçağın dolu olduğunu fakat birinci sınıfta yer olup olmadıına bakacağını söyledi.

Diğer yolcular şaşkınlık ve tiksintiyle olayı izliyorlardı, bu kadının sadece terbiyesizliğine değil, bir de birinci sınıfta yolculuğu devam edeceğine şahit oluyorlardı. Zavallı adamcağız çok kötü bir durumda olmasına rağmen cevap vermemeyi tercih etti. Bu yüksek tansiyondaki durumda kadın, birinci sınıfta ve o adamdan uzak uçabileceğinden tatmin olmuş, hostesin dönmesini bekliyordu.

Birkaç dakika sonra geri gelen hostes, kadına:

"Çok özür dilerim geciktim.Birinci sınıfta bir yer buldum… Bu yeri bulmak biraz zamanımı aldı, sonra yer değişikliği için pilottan izin almam gerekiyordu. 'Hiç kimse sorun yaratan bir diğerinin yanında oturmak mecburiyetinde tutulamaz' dedi ve bu izni verdi."

Diğer yolcular kulaklarına inanamıyorlardı, bu esnada kadın da bir zafer kazanmış gibi yerinden kalkmaya hazırlandı. Aynı anda hostes, oturmakta olan zenciye dönerek:

"Beyefendi, sizi uçağın birinci sınıfındaki yeni yerinize götürmem için beni takip eder misiniz lütfen? Seyahat firmamız adına kaptan pilotumuz sizden böyle nahoş bir olay yaratan kimsenin yanında oturmak mecburiyetinde bırakıldığınız için çok özür diliyor."

Tüm yolcular hep birlikte, bu olayı iyi bir biçimde sonuçlandıran uçak personelini alkışlayarak tebrik ettiler.

O yıl, kaptan pilot ve hostes uçaktaki davranışlarından dolayı ödüllendirildiler. Aşağıdaki mesaj, tüm ofislere personelin görebileceği bir biçimde iletildi:

"İnsanlar onlara ne söylediğinizi unutabilirler. İnsanlar onlara ne yaptığınızı da unutabilirler. Ama insanlar, onlara kendilerini nasıl hissettirdiğinizi asla unutmazlar