Önceden saygı
vardı, annelerimiz sokak ortasında bir şeyler atıştırmamızı istemezdi ya da
bakkaldan gelirken görünmez torbalar içinde getirilirdi yiyecekler, görüpte
canı çeken olur diye. Şimdilerde özellikle göstererek yemek moda oldu. Hadi onu
geçtim, alışveriş ihtiyaçtan değil artık istekten de değil, arsızlaşmış bir
egonun ürünü olup çıktı. Her gün çarşı pazar gezmek gezerken gördüğünü almak
belki bir gün belki de hiç giymemek adetten oldu. Ha bunu yapanların çok parası
olduğundan da değil, sorsan kendini mutlu etmek için. Artık mutluluk bile
anlamını yitirdi, insanlar mutluluğun ne olduğunu bilemez haldeler. Alışveriş
yaparak mutlu olduğunu sanıyorlar sadece. Yaş ortalaması 30-40 ve üzerinde olanlar ne
demek istediğimi daha iyi anlarlar, eskiden yeni bir şey alındığında, bu çok
küçük bir şey bile olsa, yaşadığın sevinci şimdi poşetler dolusu yeni şeyler
aldığında hissediyor musun? Ben hissetmiyorum açıkçası, önceden yeni şeyin
hayaliyle uyur sabah ilk uyandığımızda aklımıza ilk o gelir, içimizde tarifsiz
sevinç duyardık. Şimdi ise daha eve gelmeden sönüyor o heves ve hatta zaten hiç
olmuyor.
Yine sanal
aleme laf atmadan edemeyeceğim, ne yapayım gördükçe dayanamıyorum. Hadi ihtiyaç
dışı alışverişle sahip olunmaya çalışılan mutluluğu geçtim, sosyal paylaşım
siteleri üzerinden alacağı ya da aldığı şeyin reklamına ne demeli. Ben pes diyorum
artık pess... İnsanlar kendini değersiz hissettikçe değerli bulduğu nesneler
üzerinden değer kazanmaya çalışıyor anlaşılan.. Hadi bunu da geçtim, daha
kötüsü buna itibar eden kişi sayısının fazlalığı dudaklarımı uçuklatıyor.
İnsanoğlu,
doğar, yaşar ve ölür. Bu vazgeçilmez bir denklemdir, ha bazısı daha az bazısı
daha çok, bazısı bedensel engelli, bazısı oldukça sağlıklı, bazısı görünüşte
sağlıklıyken karamsarlığın keşmekeşinde boğularak, kimisi de bedensel
özürlüyken bile mutlu, bazısı maddesel kalabalığın içinde yapayalnız, bazısı da
yalnızlığın içinde kendiyle dolu dolu yaşar. Yani sonuçta bir yaşam söz konusu.
Hani bir şarkı sözü var ya “kimler geldi kimler geçti” diye, şimdi bu aklıma
geldi gerçekten de bu yeryüzü aleminde kimler geldi yaşadı ve öldü. Neden biz
çok azını biliyoruz, neden çok azı yüzyıllar boyu kendinden söz ettirmişken
sayısını ifade dahi edemeyeceğim çokluktaki kişinin adı bile anılmaz? İnsanoğlu
yaşamını sabah gözlerini açmak, günü bir şekilde doldurmak ki günümüzde bu
doldurulan günün büyük kısmı sanalda olmak üzere, alışverişte, dedikoduda,
karamsarlıkta, beğenmemekte, mutluluğu bekleyerek oluyor. Akşam yatma vakti
hadi bakalım yat, ertesi gün yine benzer şeyler ve böylelikle ömür bitiyor.
Hadiii öldün, e peki sen bu dünya için, çevrendeki bir tek kişi için ne yaptın?
En başta kendin için ne yaptın?
Arkadaşlıklar,
dostluklar, komşuluk ilişkileri ve hatta hatta evlilik kurumu hissi olmaktan
çoktan çıktı. Herşey hesaplar üzerine kurulu. Düşmanımın düşmanı dostumdur
mantığıyla kurulan dostluklar(!), külüne muhtaç olmak zihniyetinden tamamen
uzak sadece işime yarar mantığıyla işleyen komşuluk ilişkileri, maddi
yeterliliğe dayandırılan büyük aşk evlilikleri(!), hepsi gözlerimi yaşartıyor...
Çocukluğumda hatırlıyorum da, konu komşudan biri öldüğünde tutulan yasa herkes saygı duyardı. En azından
böyle bir gelenek vardı, şimdilerde aynı mahalleden bir evden cenaze çıkarken
diğer evden davullu zurnalı gelin çıkıyor.
Özgüvenimizi
artıracağız derken yozlaştık, bencilleştik. Modernleşeceğiz derken benliğimizi
yitirdik. Alt yapısı olmayan lüks
villalar gibiyiz mamafih. Dışı süslü, içinde suyu, kanalizasyonu, elektriği ve telefonu olmayan, taş yığını.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder