30 Ekim 2012 Salı

‎''Kendimle konuşuyordum o gece. 'Ağlama dedim, ağlama sakın, bir damla gözyaşın senin kazanıp yitirdiğin her şeyden üstündür. Böyle birden yok oluyorsa her şey, bırak her şeyi dedim, bırak dünya ile vedalaşmayı. '

O gün anlamıştım aslında büyüklüğün ve gururun gitmesi, canın elden gitmesinden daha çok can yakardı. 'Her gün hangi hüzün geldiyse karşına, çaldıysa kapını ansızın, çıkacağı vardır demek ki dedim'. O günden sonra mühürlenmiş duyguların sığınağında geçirdim hayatımı. Bir battaniye sıcaklığı gibi duygularımı sıkıca sardım. İzin vermedim üşümeye.

Anlıyorum insanları da kendimi de. Garip bir cilveydi bu, körü körüne inandığın, yapmak istediğin şeyleri yaptıktan sonra pişmanlık duymak, evet gerçekten garip bir cilveydi bu. Hepimizin hayatının bir anında mutlaka bulunan bir gerçekti bu. Başta önemsiz gibi gözükür bu gerçek, sonra kaybedince anlarsın değerini.

Ama yine de teselli ederdim kendimi. O günden sonra, shakespeare okurdum. Tek bir cümlesiyle bile hayatımın akışını durdururdum, paragraflarımı sonlandırırdım, yazılamazdı üstüne.''

Yiğitçe alınmış bir yara, soylu bir yara, onurun ve soyluluğun nişanıdır.
W.Shakespeare.

Özgür Bacaksız

Hiç yorum yok: