Pozitif
düşünce bu kadar önemliyken neden hala negatif yaklaşımlar sergileriz? Bilim
adamları depressif ruh halini çeşitli nedenlere bağlıyorlar. Bunlardan biride aile
etkeni; hayata, olaylara, yapıcı olarak bakan bir ailede yetişen çocukta
elbette yapıcı olacaktır. Birçoğumuz
anne-babamızda gördüğümüz bir davranışı incitici ve itici bulduğumuz halde aynı
davranışı tekrarlarken buluruz kendimizi. Bir yanımız bu davranıştan nefret
ederken bir yanımız onu uygulamakta kararlıdır.
Hep
söylediğim gibi insanoğlu karmaşık bir yapıya sahiptir. İnsanoğlunun içinde iyi
ile kötü iç içedir. Yaşamdaki karakterimizi de tercihlerimiz belirler. Tercihlerimizi
belirlemedeki becerimizin büyük bir kısmını ise ailede gördüğümüz eğitimden alırız.
Hal
böyleyken, önce anne-baba olarak bizlere görev düşmektedir. Önce kendimizi
eğiteceğiz ki, çocuklarımıza güzel şeyleri verebilelim. Çocuktan yalan
söylemesini istemiyorsak, önce kendimiz yalan söylemeyeceğiz, saygı istiyorsak,
öncelikle bizler saygılı olacağız ve bu listeyi istediğimiz kadar uzatabiliriz.
Kendimizde gördüğümüz yanlışları düzeltmek için çaba sarf etmeden sadece
çocuklarımızdan beklersek bu sonuçsuz bir bekleyiş olacaktır. Ben bu durumu
biraz da bencilce buluyorum. Hele bir de bunu öğrenmenin bittiği düşüncesiyle
yapıyorsak baştan kaybetmeyi göze almışız demektir. İnsanoğlu her yaşta öğrenme
yeteneğine sahiptir yeterki istesin. Tek değişen öğrenme hızındaki
yavaşlamadır. Öğrenme hızını yaşla birlikte kaybederken, görüş alanımızdaki
genişlemeyi de kazanım hanemize ekleriz. Bu konuya ait en güzel ifadelerden
biriside “Yaşlanmak bir dağa tırmanmak
gibidir. Çıktıkça yorgunluğunuz artar, nefesiniz daralır ama görüş açınız
genişler. (I. Bergman)” olsa gerek.
“İşleyen demir pas tutmaz.” misali, bizlerde
kendimizi geliştirmek uğruna, güzel şeyler yaptığımız sürece, hem
çocuklarımızla, hem de bütün çevremizle olumlu etkileşim içinde oluruz ve yaşam
kalitemizi artırırız.
Umut dolu yarınlar için,
umut dolu bakışların mimarı olmalıyız.
admin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder