7 Mayıs 2012 Pazartesi

Güzelliğe Övgü



            Güzellik kavramı ile ilk olarak beş yaşımda yüz yüze geldim....... Renkli kum midyelerinden yapılmış Meryemana heykelcikleri, minik lambacıklarla aydınlatılmış sancakları olan ve gene midye kabuklarından oluşturulmuş gondollar, denizlerden toplanmış her türlü kabuklarla yapılmış mücevher kutuları ve bunlara benzer onlarca güzel mi güzel, eşi görülmemiş nesne soluğumu kesti. Kim bilir ne kadar süre taş kesilerek bu harika şeyleri seyretmeye dalmıştım ki, arkamdan annemin kımıldamam gerektiğini söyleyen sesini işittim. Bunun üzerine gönülsüzce ona elimi uzattım ve korka korka şöyle dedim: “Anne, gördün mü, ne güzel şeyler!” Bu, sıkılgan çocuk dilinde şu anlama geliyordu: Acaba bana bunlardan birini alacak kadar iyi yürekli misin? Bir yandan seçimimi bu harika nesnelerin hangisinden yana kullanabilirim diye kafa yorarken annem kolumu çekiştirdi ve “Haydi, gidiyoruz; bunların ne kadar iğrenç olduğunu görmüyor musun?” dedi.
            ......................
            Daha o zamanlardan dünyanın anlaşılmaz ve birbiriyle çelişkili şeylerle dolu olduğu kararına varmıştım ve sonunda bunun mantığını şöyle çözmüştüm: Midyelerden yapılan heykelcikler, balıkyağıyla aynı tada sahiptir, yani iğrençtirler. ............
            Bu kuram beni rahatlattı, ta ki günün birinde dükkanın tezgahında gördüğüm ve heyecanla anneme gösterdiğim giysi de aynı sıfatı hak edinceye dek!  ...........
            Şimdi, çocukların büyüklerin hoşuna gitmeye çalıştıklarında ve ben de bu çocuklardan biri olduğuma göre, numara yapmayı öğrendiğimi söylemeliyim. Bir gün Mondrian’ın tablolarından biri karşısında numaradan, heyecanlanmış ses tonuyla, “Güzel,” dedim; sonra kara lekeler, delikler, birbiri içine geçmiş ve floresan gibi parlayan renkler karşısında da “güzel” demeyi öğrendim. Yıllarca sanat yapıtı, hatta ince bir beğeni ürünü olduğundan kuşkulandığım her şeyler karşısında “güzel” deyip durdum.  .............
            Çocukluğumda bastırılmış beğeni duygumla, büyüyünce sanatçı olacağımı asla aklıma bile getirmemiştim.  ...............

                                                                                                                      Susanna Tamaro
                                                                                                                      Kanada, 1992


 "Aklı Bir Karış Havada"  kitabından alıntı                                           

Hiç yorum yok: