7 Mayıs 2012 Pazartesi

Sevgi


Sadece çocuklarımızla değil bütün çevremizle olumlu iletişim kurabilmek için önce bizler sağlıklı olmalıyız.  Bizler duygularımızı kontrol etmeyi bilmiyorsak iyi birer örnek olmamız da olanaksızdır. Günlük yaşamın getirisi olan sıkıntıları görmezden gelirsek ya da ertelersek, içimizde birikerek bizi esir alırlar. Bize uymadığını düşündüğümüz bir düşünce veya davranış karşısında, bazen de kötü olmayı göze alarak açıkça sormalı ya da açıkça eleştirimizi dile getirmeliyiz. Bu eleştiriler elbette ki yapıcı olmalı. Zaman zaman duygularımızın esiri olup eleştirilerimizde dozu aşsak ta asıl önemli olan bu davranışımızın olumsuz getirilerinden ders almamızdır. Hatalarımız deneyimimiz ve özgürlüğümüzdür.
            Biz yetişkinler olarak kendimizi güncellersek çocuklarımızla ve özellikle gençlerle daha kolay iletişim kurabiliriz. Bütün bunları sevgiden yoksun yapmak mekanikleşmek demektir. Öncelikle kendimiz olmak üzere her şeye sevgiyle bakabilmeliyiz. Toplumumuzun en büyük sorununun sevgisizlik olduğunu düşünüyorum. Herkes sözleşmişçesine, başta kendisi olmak üzere, çevresindekileri sevmemek gibi bir zaafı var sanki...
 Toplumumuzun büyük çoğunluğunda, kişinin kendini sevmesi, kendine değer vermesi, düşüncelerini açıkça ifade etmesi desteklenen bir davranış biçimi değildir. Düşüncelerini açıkça dile getirmek ukalalık olarak yorumlanarak eleştirilir. Önemli olan toplumun ve çevrenin ne dediğidir. Değer yargıları çevrenin yargılarıyla aynıdır ve çocuklarda bu değerler çerçevesinde yetiştirilir. Günümüzde bunu aşabilmiş aileler olsa da çoğunlukta değildir.  
Düşünmeyen, sorgulamayan birey, gelişime açık olmayacağından, kalıplaşmış düşüncelerin dışına çıkamayacaktır. Çevresindeki insanları, kendinin sandığı, çevrenin yargılarıyla değerlendirecek ve muhtemelen kendine benzemeyen yönlerinden dolayı sevemeyecektir. Sanırım, önyargılı toplum olmamızın nedenlerinden birisi de bu.  

admin

Hiç yorum yok: