4 Aralık 2012 Salı

Her Şeyden Çok Korkardım...

Her şeyden çok korkardım, insanların beni terketmesinden, tek kalmaktan, ailemden, sevdiklerimden.. Maneviyatını hissettiğim her değerden korkardım... Çünkü bu değişilmez tek acıydı. Sonra bu korku daha çok yayılırdı, rüyalar, gelecek, umutlar derken virüs gibi tüm hayatımda etkinliğini gösterirdi. Neden korktuğumu, nerede yanlış yaptığımı, hayat ipimin hangi noktada kıvrılıp düğümlendiğini bulamazdım. İnzivama çekilmeye bile fırsat yoktu! (....) Cesaret edemezdim, büyümemiştim...

Güzel olan her şeyin korkarak değerini bilirdim, fakat hayat bunları bana karşı cimri kullanırdı. Kapışırdık hep, o beni yine korkutmaya devam ederdi... İstediklerimi vermezdi.
İsmimdeki ve ruhumdaki özgürlüğü hiç koruyamazdım. Dört mevsimde her acıtı tadardım. Bu ateş ağır ağır yanıyordu görmüyordum, ama ben sürekli alevlendirirdim onu, kızdırırdım hayatı. Hayatla şakalaşılmayacağını bilmezdim. Diyorum ya büyümemiştim. Okumamıştım ki Tezer Özlü'yü, Dostoyevski'yi.. B
en bu satırları yazacağımı bile bilmezdim.. Ben hayatla çok oynamıştım. O benim her şeyimi aldı.

Her zaman ziyaret ediyor beni, yine aldığı çok şey var. Ama yazılarımı alamıyor. İçimdeki çocuğu alamıyor. Çünkü onu anlatıyorum, onu yazıyorum. O anlatılmayı açığa çıkmayı hiç sevmiyor. Ruh dünyamdaki bariyerlerin amansız direnişini çok iyi biliyor. Çünkü biliyor artık bu çocuğun hayata bir yük değil görev olarak baktığını...

Sonra içimdekileri aldım ve ruhumun derinliklerine sakladım, bu fahiş hayat yalnızca orada rahat bırakıyordu beni....

Bir gecenin en sancılı dakikalarında,
ö.

Hiç yorum yok: