Yaşayarak öğrenmek dediğimiz şey, her
zaman kazandırmıyor insana. Bazen yaşayarak öğrenirken, hayatınızdan çok şey
feda ediyorsunuz ve geride, o
öğrendiğiniz şeyi kullanacak bir hayat kalmamış oluyor. Bu yüzden düşünmek,
düşünerek yapmak birçok şeye bedeldir. Önce her şey cazip gelir, doğruyu
yaptığını sanırsın. Bunu destekleyen bir sürü şey bulursun kendince belki de
haklısındır ama ayrıntılara takılıp kalırken büyük resmi görememek denen şey
gelir başına. Düşünmeden hareket etmek bazen alışkanlık haline geliverir. Ne
kadar istemesende artık o yeteneğini kazanabilmen için bir felaket gelmelidir
başına. Bir gün... o felaket gelir. Sonra başını elleirinin arasına alıp “ben
ne yaptım, neden böyle yaptım!” dersin. Bir de o felaket sadece seni
etkilemiyorsa başkaları da bundan zarar görmüşse hayatın boyunca
kurtulamayacağın bir vicdan azabı seni gölgen gibi takip etmeye başlar. Bu
yüzden ben diyorum ki çocuklarınız her şeyi yaşayarak öğrenmesin. Haberdar
olduğunuz sorunları için –bu sorunların içinde siz bile olsanız- anne gibi
davranarak, düşünerek değil de tamamen dışarıdan bakan biri gibi akıl verin
onlara. O zaman kendi kişisel duygularınızla, kendi etkilenmelerinizle fikir
vermemiş olursunuz. İşte o zaman her şeyden soyutlanmış ve objektif olur o
uzattığınız el.
Kimse pişman olmasın diye, deneyerek
öğrenmeden önce düşünerek öğrenmeyi bilmek adına...
Burcu AKAYDIN
Blog Yazarı
1 yorum:
Yüreğine sağlık...
Yorum Gönder