8 Ekim 2012 Pazartesi

''en büyük delilik insanın kendi tımarhanesinden kaçmasıdır.''

Kendimi yalnız hissettiğimde güvende olduğumu hissetmişimdir hep. Yalnız adamlar yalnızken düşünür, bu anlar hoşuma gider. Ve bu anın kendime bir hapishaneden daha özgür olduğunu hatırlatmışımdır hep. Bilirsiniz şizofrenlerde yalnızdır, a
ma hep hatırlarlar, zekidirler. Aslında asıl yalnızlık, insanların sadece kendilerini düşünmeleri. Büyük bir toplumda insanların sadece kendilerini düşünmeleri ilginç gelmiştir bana, asıl ilginç olanıysa bizim gibi adamların yalnızken başkalarını düşünmeleri.

Delilik çok yani, dışarıda insanın kendisini kaybetmemesi için neden yok. Bazen dışarda kargaşa yaşanmıyor, insan şaşırıyor tabi İstanbul gibi yerde. Eve huzurlu gelmekte bir delilik diyorsun.

Sonrasına gelince biz deliler kimi affedeceğimizi de bilmiyoruz. Istırabımızı azaltan şey affetmek, ama ortada affedecek bir şey de yok. Kendimizi affediyoruz işte şizofrence. Belki de geçmişte kalan bazı parçaları. Bazen her şey tesadüfür, eninde sonunda hiçbir şeyin anlamı yok dersin kendi kendine, herkes yalnızdır diye haykırırsın. Yalnız doğdum, yalnız öleceğim dersin. Kendini kandırırsın işte, belki tesellidir. Ya da biri çıkar kandırır seni, inanırsın delilikten çıkacağına. Sonra seni başka tımarhanelere götürür, beynindeki o acıları tekrar yaşatır.

Azizim biz hep kaçtık işte... Birilerinden, bir kaçından, sinsice duygularımıza cellatlık buyuran herkesten. Bizimkisi delilik ama kendi adımıza delilik. Bizim tımarhanemiz yalnızlığımız.

Ve azizim deli söylüyor diye değil, ama bil ki ''en büyük delilik insanın kendi tımarhanesinden kaçmasıdır.''

Özgür Bacaksız

Hiç yorum yok: